Bir Grup Evli Çiftin Evlilik Uyumuna İlişkin Bazı Değişkenler

Sosyal Medya da Paylaş

BİR GRUP EVLİ ÇİFTİN EVLİLİK UYUMUNA  İLİŞKİN BAZI DEĞİŞKENLER

ÖZET

Bu çalışmanın amacı, demografik değişkenler ile geleceğe yönelik umutsuzluğun ve depresyon düzeyinin  evlilik uyumunu yordamadaki katkılarını araştırmak ve cinsiyete bağlı olarak umutsuzluk puanları arasında fark olup olmadığını belirlemektir. Bu nedenle 150 evli kişiye (75 kadın, 75 erkek) Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Çiftler Uyum Ölçeği (EUÖ) uygulanmıştır. Yapılan hiyerarşik regresyon analizi sonuçlarına göre, evlilik uyumunu yordayan anlamlı değişkenler üzerinde durulacaktır. Bu durumda geleceğe yönelik umutsuzluk ve depresyon ile ilişkinin niteliği ile elde edilen bulgular, diğer araştırma bulguları çerçevesinde tartışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Evlilik uyumu, umut/umutsuzluk, depresyon, demografik değişkenler

GİRİŞ

Eşler arasındaki uyum psikolojide son yıllarda en çok incelenen konulardan biri olmuştur. Eşler arasındaki uyumun ölçümüne ilişkin, makalelerde görüş ayrılıkları ve farklı yaklaşımlar yer almaktadır. Eşler arasındaki uyum ile psikososyal gelişim, benlik saygısı, psikolojik uyum ve akademik başarı gibi bazı temel psikolojik değişkenler arasındaki ilişkiyi inceleyen gelişimsel çalışmalara rastlanmaktadır. Bazı araştırmacılar, eşler arasındaki uyumu ölçerken eşlerin evlilikleri hakkında nasıl hissettikleri ile ilgilenmişler ve eşler arasındaki uyumun belirleyicileri olarak eşlerin evlilik doyumu ya da mutluluğuna ilişkin bizzat kendilerinden aldıkları bilgileri kullanmışlardır ( Locke ve Wallace, 1959). Bazı araştırmacılar ise eşler arasındaki uyumu, eşlerin ayrı ayrı duyguları olarak değil de, eşler arasındaki ilişkinin bir özelliği olarak değerlendirmişlerdir. Anılan araştırmacılar eşler arasıdaki uyumu ölçerken iletişim ve çatışma gibi ilişkiyi içeren özellikleri kullanmışlardır (Spainer, 1976).

Evlilik; toplumdan topluma yaş sınırının değişlik gösterdiği, ayrılma oranları zamanla artış gösterse de tüm toplumlarda geleneksel olarak oturmuş ve resmi olarak kabul edilen tek birliktelik şeklidir.Evlilik bağı karmaşık ve değişen bir ilişkidir. Birlikte yaşamların sürdüren eşlerin üzerinde anlaşmak zorunda oldukları ve uyulması gereken bazı kuralları vardır. Uyumlu bir evlilik, bir çok konuda eşlerin anlaşmaya varabildikleri, kaygı ve stres yaratmayan bir ilişkidir. Evlilikte uyum farklı kişiliğe sahip eşlerin mutluluğu elde etmek ve müşterek hedeflere ulaşmak için bir bütün olarak birbirlerini tamamlamaları olarak tanımlanabilir (Burgess, 1998). Böyle bir uyum evli bireylerin başkaları ile olan ilişkileri ile kendi evlilik yaşamlarındaki doyum, mutluluk, mutsuzluk gibi tüm duyguları kapsar (Sınha, 1989). Evlilik ilişkilerinin niteliği ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda evlilik tatmini, evlilik kalitesi, evlilikte mutluluk ve evlilik başarısı gibi kavramlar çoğu zaman eş anlamlı olarak kabul edilmiş ve benzer kriterlerle değerlendirilmiştir  (Fitzpatrick, 1988; Glenn, 1990).

Eşler arasındaki mutluluk, bireyin evliliği hakkındaki doyum hissidir. Kişinin hem evlilik hakkındaki genel duygularını (genel olarak mutlu olma, evliliğini 3 yıl öncesiyle karşılaştırma ve aşkının gücü gibi) hem de ilişkisinin belirli yönleri hakkındaki duygularını (anlaşma, aşk ve sevgi miktarı, eşiyle aynı fikirde oldukları şeylerin miktarı ve cinsel ilişkileri gibi) içerir. Eşler arasındaki etkiletim yemek saatleri, alışveriş, arkadaşları ziyaret ve eğlence yerlerine gitme gibi karı kocanın günlük faaliyetlerde ne kadar birlikte vakit geçirdiklerini içerir. Eşler arasındaki anlaşmazlık ise ilişkideki sözel ve fiziksel çatışmanın yoğunluğu ve miktarı olarak tanımlanmaktadır. Eşler arasındaki problemler çabuk sinirlenme, kolayca incinme hissi, kıskançlık, kimseyle konuşmama, evde çok bulunmama, savurganlık, içki ya da psikoaktif ilaç kullanma gibi eşlerin kişisel özellikleri ya da davranışlarının evlilikte problem yaratıp yaratmadığıyla ilgilidir. Boşanma eğilimi ise evliliğin problemli olduğunu ve boşanma olasılığını düşünme gibi evlilik ilişkisinin bilişsel yönünü ve arkadaşlarıyla ya da eşiyle boşanma olasılığı hakkında konuşma ve eşden ayrılma gibi davranışları birlikte içermektedir.

İnsanın doğası gereği evlilikte kadın ve erkek arasındaki uyum eskiden beri önemli bir sorun haline gelmekle birlikte günümüzde uzmanların ilgilenmesi gereken bir durum haline gelmiştir. Çünkü eşler arasındaki uyumsuzluklar sadece o evliliğin dağılmasına zemin hazırlamakla kalmamakta, aynı zamanda sosyal bir sorun olarak tüm toplumu ilgilendirmektedir (Burgess, 1998).

Aile yaşamında eşler arasında uyum sağlanarak mutluluğun elde edilebilmesi için eşlerin iletişim, değer ve amaçlar, karar verme, evli faaliyetleri yürütme biçimi, yakın akrabalarla ilişkiler, serbest zamanların değerlendirilmesi, gelir idaresi gibi konularda görüş ve çabaların birleşmesi gerekir (Şener,2002). Bu söz konusu değilse uyumsuzluk ya da çatışma ortaya çıkar.

Çatışma bireylerin kendi içinde tutum, değer ve tercihleri arasında olabileceği gibi dış dünya ile ilişkili olarak bireyler arasında ikili çatışma şeklinde de olabilir. Evlilik ve aile konusu ile ilgili olarak, eşler arasında olan ikili çatışma eşlerden biri tarafından, kendi isteklerini karşı tarafın engellediği ya da engellemek üzere olduğu algılanması ile başlayan ve iki tarafın, algılarını, duygularını ve davranışlarını içeren bir süreçtir (Tezer,1986).

Evlilik ilişkisinde,eşler arasındaki çatışmalar çok çeşitli nedenlerden kaynaklanmaktadır. Evlilikte en önemli sorunlar arasında; eşler arası iletişim süresi ve kalitesinin eksikliği, kendi aileleri ve eşlerinin aileleri ile olan ilişkileri, toplumsal hayata yönelik davranış ve hissedişleri, ekonomik sorunlarla başa çıkabilmeleri, mesleki durumları, evli çiftlerin kendi aralarındaki sorunları çözmede kullandıkları yollar,  eğer çocukları varsa onların bakımı ve yetiştirilmesindeki farklı görüşleri, cinsel hayatlarındaki yetersizlikler ve uygunsuzluklar sayılabilir. Evliliklerdeki sorunlar; ‘yoğun ekonomik sıkıntı dönemleri, mesleki konumdaki değişimler, yeni bir yerleşim yerine taşınma (özellikle bizim toplumumuzdaki ataerkil yaşam düzeni, ekonomik sorunlar, evlenen gençler ve ebeveynleri arasındaki sınır sorunları nedeniyle evlendikten sonra çiftlerden birinin ailesiyle ya da onlara çok yakın bir yerde yaşamaları gibi), hamilelik, düşük ya da kürtajlar, çocuk sahibi olma, ağır hastalıklar, hastanede yatırılma, emeklilik’ gibi kişilerin hayatlarını etkileyebilecek pek çok değişim sonrasında başlayabilmektedir. Çiftin çocuklarının hastalanması ya da kaza/hastalık sonucu ölümü sonrasında da boşanmalar artmaktadır.

Toplumdaki hızlı değişmelere paralel olarak, kültürel değerlerin de hızla değişmesi söz konusu olduğundan eşlerin belirlediği kuralların da zaman içinde değiştirilmesi gerekmektedir.

Aile ilişkilerinde eşlerin belirlediği kurallarla ilgili çatışmalar genelde üç temel durum üzerinde yoğunlaşmaktadır.bu durumla aşağıda belirtilmiştir:

  • Eşlerin hangi kurallara uyacakları
  • Birbiriyle tutarsız olan kuralları yürürlüğe koyma girişimleri
  • Kuralların kimini tarafından konulması gerektiği (Özgüven, 2002)

Bu çalışmada, sözü geçen etmenlerin evlilik uyumunda önemini sınamak evli çiftin evlilik uyumlarını etkilediğine inanılan bazı değişkenler ele alınmış ve söz konusu değişkenler arasındaki ilişkiler incelenmiştir.

Çalışmada bir grup evli çiftin geleceğe yönelik umutsuzluk düzeyleri, depresyon düzeyleri ve evlilik uyumları incelenmiştir. Söz konusu değişkenler, araştırmanın bağımlı değişkenlerini oluşturmaktadır.

Araştırmanın bağımsız değişkenlerini cinsiyet, evlenme yaşı, kaç yıllık evli oldukları, eşler arası yaş farkı oluşturmuştur. Çalışmada bağımsız değişkenlerle, bağımlı değişkenler arasında ilişki olup olmadığına bakıldığı gibi geleceğe yönelik umutsuzluk, depresyon ve çiftler arası uyum gibi bağımlı değişkenler arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Gruplar arasında farkın olup olmadığını belirlemek için “t” testi, “F” testi ve algılanan sağlık problemlerini yordayan değişkenleri belirlemek üzere “çoklu regresyon analizi” uygulanmıştır.

YÖNTEM

Örneklem

Araştırmanın örneklemini 2004 yılında farklı yaş gruplarında, medeni hali evli olan toplam 50 çift (50 erkek, 50 kadın) oluşturmuştur. (Tablo I).

İşlem:

Çiftlere, gönüllülük ilkesine bağlı kalınarak ölçekler, sırası ile aynı zaman dilimi içerisinde araştırıcılar  tarafından uygulanmıştır. Uygulama 45 dakikalık bir süre içerisinde tamamlanmıştır. Çiftlere kendilerinin cinsiyet, evlenme yaşı, kaç yıllık evli oldukları, eşler arası yaş farkı gibi değişkenlerin yer aldığı bir Kişisel Bilgi Formu(KBF), geleceğe yönelik umutsuzluk durumunu ölçmek için Beck Umutsuzluk Envanteri (BUE), depresyon düzeylerini ölçmek için Beck Depresyon Ölçeği(BDÖ), evlilik uyumlarını ölçek için Çiftler Uyum Ölçeği (ÇUÖ) olmak üzere toplam dört kendini değerlendirme ölçeği uygulanmıştır.

Veri Toplama Araçları

Beck Umutsuzluk Envanteri (BUE)

Beck Umutsuzluk Ölçeği  (BUÖ) klinik tablosu yoğun umutsuzluğu yansıtan psikopatolojik durumları araştırmak üzere Beck ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir (Beck, Weissman, Lester & Trexler, 1974). Ölçeğin geliştirilmesi sırasında bazı maddeler geleceğe yönelik tutumların ölçüldüğü bir ölçekten alınmış, diğerleri ise psikolojik yakınmalardan oluşmuştur. Ölçek G. Seber (1991) ve A. Durak (1993) tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. Ölçeğin Cronbach Alfa değeri .85 olarak bulunmuştur. Yapılan faktör analizinde ölçekten “Gelecekle  ilgili beklentiler, duygular”, “motivasyon kaybı” ve “umut” olmak üzere üç boyut elde edilmiştir.

BUÖ’ de bireyden kendisi için uygun gelen ifadeleri “evet” uygun olmayanları ise “hayır” olarak işaretlemesi istenir. Alınan puanlar yüksek olduğunda bireydeki umutsuzluğun yüksek olduğu varsayılır.

Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)

A.T. Beck (1961)tarafından geliştirilip N. Hisli tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır (1980). Envanter toplam 21 maddeden oluşup  depresyonda görülen bilişsel, duygusal ve güdüsel alanlarda ortaya çıkan belirtileri ölçmektedir. Ölçekte her maddedeki “a”, “b”, “c”, “d” seçeneklerinden birinin seçilmesi ve işaretlenmesi istenir. Toplam puanın yüksek oluşu depresyon düzeyi ya da şiddetinin yüksek olduğunu gösterir. Ölçeğin güvenirlik katsayısı .86 olarak bulmuştur.

Çiftler Uyum Ölçeği (ÇUÖ)

Çiftler uyum ölçeği (Dyadic Adjustment Scale) iyi bir şekilde tanımlanmış çeşitli alt kavramların değerlendirilmesi yoluyla evli yada birlikte yaşayan çiftler tarafından algılanan evlilik kalitesini değerlendirmek amacıyla geliştirilen 32 maddelik bir ölçme aracıdır.

Spanier tarafından geliştirilen ölçek evlilik uyumunu ölçmek için güvenilir ve geçerli bir ölçüm sağlamakta, bu nedenle de “Çiftler Uyum Ölçeği” evlilik yaşamının kalitesini belirlemede en sık başvurulan bir araç olarak kullanılmaktadır.

Ölçek 32 sorudan oluşup 30 tanesi 5 ile 7 seçenek arasında değişen cevap formatlı likert tarzı sorulardır. Bu soruların çoğu her zamandan, hiçbir zamana kadar sıralanan seçeneklerle, 0-7 arasında değişen puanlara sahiptir.  Diğer 2 soru ise evet ya da hayır cevabı gerektiren tarzda düzenlenmiş olup 0 ya da 1 olarak puanlanmıştır. Ölçeğin toplam puanı 0-151 arasındadır. Ölçeğe göre alınan puan ne kadar yüksekse ilişkinin kalitesi de o denli iyi olarak değerlendirilmektedir.

Spainer (1972) tarafından geliştirilen bu ölçeğin Türk örneklemi içingeçerli ve güvenilir olup olmadığını test etmek amacıyla Fışıloğlu ve Demir (1973)tarafından ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmıştır. Türk örnekleminde ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik sonucu orijinal sonuca yakın bir şekilde .92 olarak bulunmuştur.

BULGULAR

Araştırmada belirlenen bağımsız değişkenler gruplara ayrılmış ve bağımlı değişkenler açısından fark olup olmadığı t-testi ve F-testi ile sınanmıştır. Çalışmada değişkenlerin çoğunun birbiri ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Araştırmaya katılan örneklemin yaş ortalaması 36.79; evlilik yaşı ortalaması; 24.42 ve evlilik süreleri ortalaması; 11.83 olarak belirlenmiştir (Tablo I)

Örneklemin yaşı ile geleceğe yönelik umut, depresyon ve evlilik uyumu ölçek ve altölçeklerinden alınan puanlar incelendiğinde; yaş ile gelecekle ilgili duygular beklentiler arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r=.123). Yaş ile motivasyon kaybı puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki görülmektedir (r=.453). Eşlerin yaşı arttıkça motivasyon kaybı puanları da artmıştır. Yaş ile umut puanları arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır (r=.166). Yaş ile depresyon puanları arasında da anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r=-.137). Eşlerin yaşı arttıkça eşlerarası tatmin puanları anlamlı derece azalmıştır (r-.272). Yine yaş arttıkça eşlerarası birliktelik puanları da anlamlı düzeyde azalmıştır (r=-.343). Eşlerin yaşı ile eşler arası fikirbirliği (r=-.181); eşlerarası duygulanım (r=.073) puanları arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Yaş ile evlilik uyumu ölçeğinin toplam puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişki görülmektedir (r=-.248). Genel olarak eşlerin yaşı arttıkça evlilik uyumlarında da anlamlı düzeyde azalma görülmüştür (TabloII)

Evlenme yaşı ile gelecekle ilgili duygular beklentiler (r=-.076), motivasyon kaybı (r=.013), umut (r=.061) puanlar arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Evlenme yaşı yükseldikçe depresyon puanları azalmıştır (r=-.203), Yine evlenme yaşı yükseldikçe eşlerarası tatmin (r=-319), eşlerarası birliktelik (r=-.316), eşlerarası fikirbirliği (r=-.355), ve genel uyum düzeyi (r=-.248) anlamlı düzeyde azalmıştır. Evlenme yaşı yükseldikçe eşlerarası duygulanım(r=.263) puanlarında anlamlı düzeyde yükselme görülmüştür.

Eşlerin evlilik süreleri incelendiğinde gelecekle ilgili duygular, umut (r=.155), depresyon (r=.011), eşlerarası tatmin (r=-.061), eşlerarası birliktelik (r=-.162), eşlerarası fikirbirliği (r=.026), eşlerarası duygulanım(r= -.075) ve genel uyum (r=-.010) puanları arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Evlilikte yıl arttıkça motivasyon kaybı puanları da anlamlı düzeyde artmıştır (r=.473).

Cinsiyete göre eşlerin geleceğe yönelik umut düzeyleri, depresyon ve evlilik uyumları puanlar incelendiğinde kadın ve erkek arasında gelecekle ilgili duygu ve beklentiler t=1.305, p>.05) ve umut (t=.823, p>.05) puanları arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır (TabloIII)

Erkeklerin motivasyon kaybı puanları kadınlara göre daha yüksektir (t=2.04, p<.05). Kadınların depresyon puanları erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur(t=9.36, p<.00).  Kadınların eşlerarası tatmin (t=28.96, p<.00), eşlerarası birliktelik (t=17.46, p<.00), eşlerarası fikirbirliği (t=18.93, p<.00), eşlerarası duygulanım (t=5.67, p<.00) altölçeklerinden ve evlilik uyumu ölçeğinden (t=19.75, p<.00)aldıkları puanlar  anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.

Tablo IV’den de görüleceği üzere değişkenlerin çoğunun birbiri ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir

Gelecekle ilgili duygu ve beklentilerle motivasyon kaybı (r=.570), umut (r=.604), depresyon (r=.312) eşlerarası fikirbirliği (r=.208) puanlar ile anlamlı ve pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Gelecekle ilgili duygu ve beklentilerle eşlerarası tatmin, eşlerarası birliktelik, eşlerarası duygulanım , eşlerarası uyum arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.

Motivasyon kaybı puanları ile umut (r=.484) puanları arasında pozitif, eşlerarası birliktelik (r=.-242) ve genel evlilik uyumu (r=-.225)puanları arasında negatif yönde ilişki bulunmuştur. Başka bir deyişle motivasyon kaybı arttıkça umutsuzluk artmakta, eşler arası birliktelik ve genel evlilik uyumu azalmaktadır.

Umut puanları ile depresyon, eşlerarası tatmin, eşlerarası birliktelik, eşlerarası fikirbirliği, eşlerarası duygulanım , eşlerarası uyum arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.

Depresyon puanları ile eşlerarası tatmin (r=.763), eşlerarası birliktelik (r=.533), eşlerarası fikirbirliği (r=.620), eşlerarası uyum (r=.633) arasında pozitif yönde; eşlerarası duygulanım (r=.-381) puanlari ile negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur.

Eşlerarası tatmin puanları ile eşlerarası birliktelik (r=.807), eşlerarası fikirbirliği (r=.814), eşlerarası uyum (r=.886) arasında pozitif yönde; eşlerarası duygulanım (r=.-461) puanları ile negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur.

Eşlerarası birliktelik puanları ile, eşlerarası fikirbirliği (r=.827), eşlerarası uyum (r=.844) arasında pozitif yönde; eşlerarası duygulanım (r=.-467) puanları ile negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur.

Eşlerarası fikirbirliği puanları ile, eşlerarası uyum (r=.887) arasında pozitif yönde; eşlerarası duygulanım (r=.-410) puanları ile negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur.

Tablo V’de görüldüğü gibi GDB, MK,U ve DEP değişkenleri ile birlikte eşlerin Evlilik Uyumu puanları arasında anlamlı bir ilişki vardır (R=.74. R2 = .55 p<.00). Adı geçen dört değişken birlikte evlilik uyumundaki toplam varyansın yaklaşık %55’ini açıklamaktadır.

Standardize edilmiş regresyon katsayısına göre yordayıcı değişkenlerin evlilik uyumu üzerindeki göreli önem sırası; DEP, MK, GDB’dir. Regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde depresyon, evlilik uyumu üzerinde önemli bir yordayıcı olduğu görülmektedir.

Tablo VI’da da görüldüğü üzere GDB, MK,U, EAT, EAB, EAF,EAD değişkenleri ile birlikte depresyon puanları arasında anlamlı bir ilişki vardır (R=.83, R2 = .69 p<.00). Adı geçen dört değişken depresyon puanları toplam varyansın yaklaşık %69’unu açıklamaktadır.

Standardize edilmiş regresyon katsayısına göre yordayıcı değişkenlerin depresyon düzeyi üzerindeki göreli önem sırası; EAT VE MK’dIr. Regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde eşler arası tatmin, depresyon düzeyi üzerinde önemli bir yordayıcı olduğu görülmektedir

TARTIŞMA

Çalışmada bağımsız değişkenlerle, bağımlı değişkenler arasında ilişki olup olmadığına bakıldığı gibi geleceğe yönelik umutsuzluk, depresyon ve çiftler arası uyum gibi bağımlı değişkenler arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bir evli çiftten oluşan örneklem grubu ile sınırlı olarak değerlendirilebilecek bulgular elde edilmiştir. Örneklemin yaş ortalaması 36.79’dur.

Araştırma kapsamına alınan eşlerin evlilik uyum puan ortalamaları incelendiğinde; kadınların evlilik uyum puanları erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur (p<.05). Klinetob ve Smith (1996)’de yapmış olduğu araştırmasında erkelerin evlilik uyum puanlarının kadınlara göre daha yüksek olduğunu bulmuştur. Fışıloğlu (1982) yapmış olduğu araştırmasında da; kadınların evlilik uyum puanlarını erkeklere göre daha yüksek bulmuştur. Buna göre farklı araştırmalar arasındaki farklı bulgular farklı örneklem grubu üzerinde yapılmış olmasından kaynaklanabilir.

Çalışmada evlilik süresi ile evlilik uyumu arasında ilişki bulunmamıştır. Ancak çeşitli araştırmalar evlilik süresi ile evlilik uyumu arasında negatif korelasyonun olduğunu ortaya koymaktadır. Şener’in (2002) yapmış olduğu çalışmada gerek kadın gerekse erkeklerde 21 ve daha uzun süredir birlikte olan gruba kadar evlilik süresi arttıkça evlilik uyum puan ortalamaları giderek azalmaktadır. Burgess ve Wallin (1953), de eşlerin 5. Ve 20. yıl sonundaki evlilik uyum puanları karşılaştırıldığında, evlilik yılı arttıkça evlilik uyum puanlarında önemli bir azalma olduğunu, Filsinger ve Wilson (1984) evlilik süresi ile evlilik uyum puanları arasında nergatif bir ilişki olduğunu saptamıştır.

Evlilik uyum puanlarının evlilik yıllı arttıkça azalmasının çok çeşitli nedenleri olabilmektedir. Evlilikte ilerleyen yıllar arttıkça ailenin ekonomik ve psikososyal sorumluluklarının artması, yoğun iş temposu nedeniyle birbirlerine ayırdıkları zamanının kısıtlanması, dolayısıyla evliliğin monoton bir sürece girmesi sayılabilmektedir.

Bir kişinin evlenmesi için evliliğin gerektirdiği olgunluğa ulaşması gerekmektedir. Erken evlilikler, henüz kişilerin idealleri, zevkleri, amaçları şekillenmeden, yaşama bakış açıları, değerleri, kararlılık kazanmadan kurulduğundan bu evliliklerin sağlıklı olmayacağı, eşlerin kaliteli ilişki ve iletişim kuramayacakları ihtimali oldukça güçlü görülmektedir (Bilen; 1983).

Çalışmada evlilik yaşı arttıkça evlilik uyumu azalmıştır. Ancak yapılan bu çalışmada evlenme yaş ortalaması 24’dür. Dolayısıyla araştırma kapsamında çok erken ya da geç evliliğe rastlanmamaktadır.

Evlilik ilişkilerinin kalitesinin, mutluluğun, evlilikten sağlanan doyum ve eşler arasındaki uyumun arttırılmasında beklentiler, geleceğe yönelik umut düzeyi, eşlerin ruh sağlığı önemli koşullardan birisidir. Çalışmada eşler arasındaki uyumu etkileyen en önemli değişkenin depresyon ve motivasyon kaybı olduğu belirlenmiştir. Evlilik uyumundaki problemlerle süre gelen depresyon eşler arasındaki ilişki ve iletişimin niteliğini bozmakta, evlilikte bir amaçsızlık ve belirsizlik durumunu ortaya koymaktadır. Yapılan başka bir analizde eşler arasındaki depresyonu yordayan en önemli değişkenin eşler arasındaki tatminsizlik olduğunu ortaya koymuştur.

Sonuç olarak mutlu ve uyumlu bir evlilik herşeyden önce sağlıklı ve yeterli ilişkiler ve eşlerin bunlardan sağladığı doyumla gerçekleşir.

KAYNAKÇA

Spainner, G.B. Measuring Dyadic Adjustment: New Scales For Assesing The Quality  Of Marriage And Similar Dyads. Journal Of Marriage And The Family, 38:15-28, 1976.

LOCKE, H.J., &  WALLACE , K.M. (1959). “Short Marital Adjustment And Pradiction Test: Their Reliability And Validity”, Journal Of Marital And Family Theraphy.

Burgess, E.W., Cottrell, L.S. Predicting Success Or Failure İn Marriage. Newyork: Thoemmes Press, 1998.

Sınha, S.P. Marital Adjustment And Personel Space Orientation. The Journal Of Social Psyhology, 130:5, 633-639, 1989.

Fitzpatrick, M.A. Between Husbands & Wews  Communucation İn Marirage, London: Sage Publications, 1998.

Şener A. Ailede Eşler Arası Uyuma Eşlik Eden Faktörlerin Araştırılması, T.C Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, Ankara, 2002.

TEZER, E. (1986). Evli Eşler Arasındaki Çatışma Davranışları: Algılama Ve Doyum

Yayımlanmamış Doktora Tezi, HÜ, Psikolojik Danışma Ve Rehberlik ABD, Ankara

Harmanlı, Z. Evlilikte Uyum Ve Çatışma İle Aile İşlevleri Ve Çocukların Davranış Problemleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2004.

Filsinger, E.E., Wilson, M. R. Religiosty, Socioeconomic Rewards And Family Development: Predictors Of Marital Adjustment. Journal Of Marriage And The Family, 46:927-931,1984.

YILMAZ, A. (2001). “Eşler Arasındaki Uyum, Anne-Baba Tutumu Ve Benlik Algısı Arasındaki İlişkilerin Gelişimsel Olarak İncelenmesi”,Türk Psikoloji Dergisi, 16(47),1-24.