ÇOCUK SUÇLULUĞU VE NEDENLERİ
“Çeteler önce oyun grupları olarak kurulup; sonra suç alt kültürüne dönüşmektedir.”
Çocukları ve gençleri suça iten nedenler bugün çok iyi biliniyor. Her ne kadar çocuk suçluluğunun endüstrileşmeye, kentleşmeye bağlı olarak arttığı söylense de burada asıl önemli olan ailedir. Ailedeki doyumsuzluklar, umutsuzluklar ve çaresizlik duyguları çocukları suça itmektedir. Çocuk her zaman eksikliklerini giderme ve gereksinimlerini karşılama çabasındadır. Aile içersinde yaşanan bu eksiklikler ve karşılanamayan gereksinimler dışarıdan telafi edilmektedir. Bu telafi etme süreci olumsuz grup etkinlikleri ile yani çete gruplar ile başlamaktadır.
Çetelerin oluşmasında en ciddi yaş 11-13 yaşları arasındadır. Ancak günümüzde bu yaş sınırı daha da erken dönemlere inebilmektedir. Çete gruplarında bulunan gençlerin %90’ının aile içinde problemlerinin bulunduğu pek çok araştırmada ortaya çıkmıştır. Bu çocuklar ailelerinde bulamadıkları ilgi ve sevgi ihtiyacını grup içinde telafi etmektedirler. Ailelerinden yeterince ilgi ve sevdi görememeleri nedeniyle olumsuz bir takım faaliyetlere girip çevrenin ilgisini çekme davranışında bulunurlar. Bu olumsuz faaliyetler alkol, uyuşturucu kullanımı, şiddet olaylarına katılma, bir ideolojiye sımsıkı bağlanıp olumsuz etkinliklerde bulunma, hırsızlık gibi yasa dışı eylemler olarak gösterilebilir.
Çete gruplarında aşırı bir dayanışma söz konusudur. Çeteye girmek isteyen kişiler önce heyecan duymak için birlikte küçük suçlar işlerler. Eğer işlenen suçlar cezasız kalırsa bu sefer daha büyük suçlar işlemeye adım atarlar. Çete içinde suçlar bir gelenek haline gelir ve suç tekniği diğer gruplara öğretilir birey işlediği suçlardan dolayı suçluluk hissetmez. Çünkü bunu bireysel olarak işlenmiş bir suç olarak değil grubun suçu olarak algılar.
Çete içinde bireyin yaşadığı yalnızlık duyguları engellenerek ortadan kalkar ve kişi daha doyumlu olur. Kendisini benzeyen insanların da olduğunun farkına varır. Başka insanların da kendisi gibi yalnız ilgisiz, dışlanmış olduğunu görerek rahat ederler
ÇETELERİN OLUŞMASINDAKİ BELLİ BAŞLI FAKTÖRLER:
- Aile ilişkilerindeki bozukluk: üvey anne, üvey babanın olumsuz tutumları, çocuğa karşı ilgisizlik, çocuğun aileden dışlanması…
- Düşük sosyo-ekonomik durum: pek çok olumsuzluğun yaratıcısı olan yoksulluk, çocuğa suç işlemek için uygun ortam hazırlayabilmektedir.
- Çocuğun içinde bulunduğu gruptan dışlanması:Çocuk çeteyi bir prestij sağlamak açısından bir araç olarak kabul etmekte ve çeteye katılmaktadır. Çetede olan kişi kimlik sorununu çözememiştir. Yalnızlık duyguları yaşıyordur ve tüm bu eksikliklerini çete içinde tamamlamaktadır.
- Her türlü ayrımcılık: Din mezhep, dil ırk ayrımı çocuğun dışlanmasına neden olmaktadır.
- Okulda karşılaşılan güçlükler: Derslerdeki başarısızlık, olumsuz öğretmen tutumları, iyi bir arkadaş çevresinin oluşturulamaması, devamsızlık problemleri gibi etmenler çocuğun çete içine girmesine nede olmaktadır
ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN BİR NEDENİ : AİLE
Aile bir ilişkiler sistemidir. Kişiler arası ilişkileri kapsayan belli kuralları olan bir düzendir. Birey önce aile içinde kendi kimliğini oluşturur. Karşılıklı sevgi, güven, dayanışma duyguları aileyi bir arada tutabilmektedir. Çocuk sağlıklı gelişimini ancak aile içinde sürdürebilmektedir. Bu işlevi yerine getirebilecek kurum henüz yapılandırılmamıştır.
Aile aynı zamanda çocuk suçluluğuna da neden olabilmektedir. Buna ilişkin pek çok araştırmalar yapılmıştır. O halde ailesi olan çocuk nasıl suça yönelmektedir, nasıl suç alt kültürünün yani çete gruplarının üyesi olabilmektedir?
Toplumun alt sınıflarından gelen bir çocuk okula başladıktan sonra kendi anne ve babasının eğitim standartlarına göre başarısız olduğu gerçeğini görmektedir. Onların meslekleri değersiz, eğitimleri yetersiz, giyimleri ve yaşam biçimleri okulda öğretilen gibi değildir. Bu nedenle çocuk annesine ve babasına içerlemeye başlamaktadır.
Ekonomik düzeyi düşük olan aileden gelen çocuk okulda kendisini başarısız bulmakta yetersizlik ve aşağılık duygularını geliştirmektedir.
Bu çocuk artık gerçekçi olmayan bir başarı amacını benimsemiş durumdadır çocuk büyüyünce yine diğerlerinin küçümseyeceği bir iş yapacağına inanmaktadır.
Çok yediği, çok harcadığı için anne ve babasından sık sık azar işiten çocuk dışlandığını, sadece tüketici değersiz bir varlık olduğunu düşünmektedir.
Ailesinde, işinde ya da okulunda kural koyucu toplumsal gruplarda doyum sağlayamayan bir çocuk yaşamını zenginleştirmek için sokaklara düşmektedir. Bu çocuk ya da genç sokakta kendisine benzeyen toplumsal yeterlik duyguları geliştirememiş başka çocukları bulmaktadır. (Hakell ve Yablonsky 1983)
Bir çocuğun anne ve babası tarafından reddedilmesi çocuğu suçluluğa itmektedir. Bu durum çocukta psikolojik rahatsızlıklardan uyuşturucu kullanımına hatta çocuk ve yetişkin suçlarına kadar çeşitli sıkıntılar yaratmaktadır.
Reddedilmiş çocuklar başkalar ile ilişki kurmayı, işbirliği yapmayı öğrenememektedirler. Çünkü bu kişilerde güven duygusu gelişmemiştir. Bu çocukların anne babalarına bağlılıkları yoktur, anne babalarının görüşlerinden, inançlarından ve değerlerinden etkilenmemektedirler.
Yapılan bir araştırmaya göre suçlu çocukların %55’i ailede dayakla cezalandırılmakta, bunların %13’ü de fiziksel istismara uğramaktadırlar. Buna karşılık hiç suç işlememiş çocukların %5.7’si ailede dayakla cezalandırılmakta, ancak hiç fiziksel istismara uğramamışlardır.
Belki de yoksulluk sevginin gelişmesini engellemekte ya da farklı biçimde ifade edilmesine neden olmaktadır. Düşük ekonomik durum ,eğitim durumu, eşler arasındaki ilişkiler… anne babaların çocuklarına karşı tutumlarına etki etmektedir. Önemli olan da bu gibi etkilerin olumsuz tutumlara dönüşmemesi,; çocuğu kaybetmek yerine kazanmaktır. Sevgi temel bir gereksinim olduğuna göre çocuk bu gereksinime aç olmamalı bu nedenle en önemli gereksinimlerinin karşılanması için çaba gösterilmelidir.
Çocuk suçlu doğmaz, suça itilir. Çocuğu suça iten faktörlerin başında yıkıcı ve bozuk ilişkiler yer almaktadır.
ZAHİT HARMANLI