Bir Grup Lise Öğrencisinin Yaşam Kalitesine İlişkin Bazı Değişkenler

Sosyal Medya da Paylaş

BİR GRUP LİSE ÖĞRENCİSİNİN YAŞAM KALİTESİNE İLİŞKİN BAZI DEĞİŞKENLER

ÖZET

Bu çalışmada sağlık tutumu, denetim odağı, başaçıkma stratejileri ve yaşam doyumu değişkenlerinin fiziksel ve psikolojik sağlığı yordamada ki rolü incelenmiştir. Lise I ve Lise II’inci sınıflara devam etmekte olan toplam 605 (259 kız ve 346 erkek) öğrenciye Sağlık Tutumu Envanteri (STE) İç – Dış Kontrol Odağı Ölçeği, (RIDKOÖ) Başaçıkma Stratejileri Ölçeği (BSÖ) ve Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) uygulanmıştır. Yapılan t-testi sonuçlarına göre, kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre fiziksel semptomlarının daha fazla olduğu buna karşın daha fazla sosyal destek aradıkları belirlenmiştir. Erkek öğrencilerin ise kızlara göre hem genel olarak hem de sağlık tutumlarına ilişkin daha fazla içsel denetim odaklı oldukları belirlenmiştir. Fiziksel ve ruhsal sağlığı yordamada katkısı olan değişkenleri belirlemek üzere yapılan aşamalı regresyon analizleri, yaşam doyumu, kaçınma ve denetim odağının tüm öğrenciler ve kızların sağlık problemlerini yordamada aynı sırada ve orta derecede katkısının olduğu, erkek öğrencilerin sağlık problemlerinin ise sadece yaşam doyumu ve kaçınma değişkenlerinin birlikte ve orta derecedeki katkıları ile yordanabildiğini ortaya koymaktadır.

Anahtar sözcükler: Fiziksel ve psikolojik  sağlık, denetim odağı, başaçıkma, yaşam doyumu, yaşam kalitesi

GİRİŞ

Son yıllarda fiziksel sağlık ve psiko-sosyal faktörler arasındaki ilişkilere ilişkin literatürde çok fazla araştırma bulgusuna rastlanmaktadır (Nezu ve Ronan,1985; Printz, Shermis ve Webb, 1999; Reeh ve Hiebert, 1998; Shumaker ve Hill, 1991; Siddique ve D’arcy, 1984; Walker ve greene, 1987). Özellikle sağlık tutumunun,  stresle başa çıkma , fiziksel ve ruhsal bozukluklarla olan ilişkisi dikkat çekmektedir. Literatürde rastlanan araştırma bulguları, denetim odağı ve özgüveni

yüksek olan; iyimser, sağlıklı, sosyo-ekonomik düzey bakımından yeterli olan kişilerin stresle daha iyi başaçıkabildiğini,  kendisine ve çevresine daha yararlı olabildiğini göstermektedir. Ergenlerin, okul ortamında karşılaştıkları problemlerle daha iyi başaçıkabilmeleri , aynı zamanda kimlik geliştirme süreçlerinde yeterli kişilik oluşturabilmeleri için uygun problem çözme becerilerine sahip olmaları gerekmektedir (Aspinwall ve Taylor,1992).

Stresle sağlıklı olarak başaçıkamamak ise okulda uyum problemlerini artırabilmektedir (Printz, Shermis ve Webb, 1999).   Yine dikkat çeken diğer araştırma bulgularında ise   lise ve üniversite öğrencilerinin stresle başaçıkamamalarıyla ilgili olarak giderek artan düzeyde sorunların rapor edildiği belirlenmektedir ( Koplick ve Devito, 1986; Mayes ve Mc Conatha, 1982 ). Ergenler eğer uygun başaçıkma repertuarlarına sahip olmazlarsa depresyon ve psikolojik semptomlar geliştirebilmektedirler (Bonner ve Rich, 1990; Compas ve ark. , 1989; Wills, Vacaro ve Benson, 1995). Buna karşın öğrencilerin iyi halleri akademik başarılarını yordayan önemli bir değişkendir. Haines (1996) lise ve üniversite öğrencilerinin depresyon düzeyleri ile akademik başarıları arasında negatif yönde bir ilişki olduğunu kaydetmektedir. Mickey ve ark. (2000) öğrencilerin duygu durumlarına ilişkin ölçümlerin akademik başarıyı yordayan en önemli değişken olduğunu vurgulamaktadırlar.

İlginç bir diğer araştırma bulgusu stresle başaçıkma programlarının uygulanması sonucu öğrencilerin kaygı düzeylerinde bir değişme oluşmadığını, ancak öğrencilerin başarı notlarını olumlu olarak etkilediğini ortaya koymaktadır (Walter, 1991). Aynı zamanda litaratürde, problemde odaklaşan başaçıkma stratejileri ile sosyal destek arama davranışına yönelmenin psikolojik olarak iyi olmayı kolaylaştırdığı, buna karşın kaçınmanın bir başaçıkma stratejisi olarak kullanılmasının wtres durumlarında psikolojik risk faktörü olduğu belirtilmektedir (Bolger, 1990). Bu noktada, öğrencilerin etkin başaçıkma becerilerine sahip olması onların psikolojik olarak iyi olmalarına yardımcı olacağı gibi, okul ortamında üretken olmalarını sağlayabilir.

Bu çalışmada, sözü geçen etmenlerin yaşam kalitesindeki önemini sınamak üzere    bir grup lise öğrencisinin yaşam kalitesini etkilediğine inanılan bazı değişkenler ele alınmış ve söz konusu değişkenler arasındaki ilişkiler incelenmiştir.

Lise I ve lise 2inci sınıflara devam etmekte olan öğrencilerin algıladıkları sağlık problemleri , sağlık tutumları, kullandıkları başaçıkma stratejileri, denetim odağı,  ve yaşam doyumları açısından yaşam kaliteleri incelenmiştir. Söz konusu değişkenler, araştırmanın bağımlı değişkenlerini oluşturmaktadır.

Araştırmanın bağımsız değişkenlerini ise sınıf düzeyi, cinsiyet, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, algılanan ekonomik düzey, ailenin demokratik, otoriter, ilgili ya da ilgisiz olması ile ilgili algılanan aile tutumu ve ebeveynin öğrenim durumu oluşturmuştur. Çalışmada bağımsız değişkenlerle, bağımlı değişkenler arasında ilişki olup olmadığına bakıldığı gibi algılanan sağlık problemleri,sağlık tutumları, denetim odağı, kullanılan başaçıkma stratejileri ve yaşam doyumları gibi bağımlı değişkenler arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Gruplar arasında farkın olup olmadığını belirlemek için “t” testi, “F” testi ve algılanan sağlık problemlerini yordayan değişkenleri belirlemek üzere “çoklu regresyon analizi” uygulanmıştır.

YÖNTEM

Örneklem

Araştırmanın örneklemini 1999-2000 güz yarıyılında dört farklı liseye devam etmekte olan 259 kız ve 346 erkek olmak üzere toplam 605 öğrenci oluşturmuştur(yaş ortalaması: x=16.65). Öğrencilerden %39.4’ü lise I; %60.5’i lise2’ye devam etmektedir. Öğrencilerin %95.1’inin yaşamlarını en uzun süre geçirdikleri yer büyük şehirdir. Öğrencilerin %95.5’inin ekonomik durumu orta ve ortanın üstüdür. Öğrencilerin annelerinin öğrenim durumu dikkate alındığında %65.6’sının anneleri lise ve ortaokul babalarının  %70.8’inin lise ve üniversite mezunu olduklarını görülmüştür. Öğrencilerin %66.4’ü ailelerinin tutumlarını demokratik ve ilgili; %25.9’u ise otoriter ve ilgili görmüşlerdir (Tablo I).

İşlem:

Öğrencilere, gönüllülük ilkesine bağlı kalınarak ölçekler, sırası ile aynı zaman dilimi içerisinde araştırıcılar  tarafından uygulanmıştır. Uygulama 45 dakikalık bir süre içerisinde tamamlanmıştır. Öğrencilere kendilerinin cinsiyet, sınıf, yaş, yaşamlarını en uzun süre geçirdikleri yer, ekonomik durum, anne ve babanın öğrenim durumu ve ailenin algılanan tutumu gibi değişkenlerin yer aldığı bir Kişisel Bilgi Formu(KBF),özellikle sınav dönemi öncesinde yaşadıkları sorunları ölçmek üzere geliştirilen Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri (ASPE), içsel yada dışsal odaklı sağlık tutumunu ölçmek üzere Sağlık Tutumu Envanteri (STE), içsel yada dışsal odaklı düşünceyi ölçen Denetim Odağı (RIDKOÖ), stres durumlarında kullanılan başaçıkma stratejilerini ölçmek üzere Stresle Başaçıkma Ölçeği (SBÖ) ve yaşamla ilgili hissedilen doyumu ölçmek üzere Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) olmak üzere toplam altı kendini değerlendirme ölçeği uygulanmıştır.

Veri Toplama Araçları

Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri  (ASPE)

Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri (Aysan,1998) iki aşamalı olarak geliştirilmiş bir kendini değerlendirme( self-report) aracıdır. İlk aşamada 64 kız ve 75 erkek olmak üzere toplam 143 lise öğrencisine sınav dönemlerinde karşılaştıkları sorunları belirlemek üzere açık uçlu sorular yöneltilmiş ve yanıtlarını beşli likert ölçeği üzerinden değerlendirmeleri istenmiştir. Öğrencilerin belirttikleri sorunlar çetele yapıldıktan sonra %15’ten az sıklığı olanlar çıkartılmıştır. Bu aşamada, toplam 42 maddenin lise öğrencilerinin sağlıkla ilgili yaşam kalitesini yansıttığı belirlenmiştir. İkinci aşamada ise 84 ve 68 kız olmak üzere toplam 152 lise öğrencisine 42 maddelik envanter, sınav dönemi öncesinde 3’lü (3 ”çok”, 2 “biraz” 1 “hiç” olmak üzere) likert tipi bir ölçek üzerinden uygulanmıştır.

Öğrencilerin 42 maddeye verdikleri yanıtlar, madde analizine tabi tutulmuştur. Envanterin son şeklinde .30 üstünde madde toplam korelasyon katsayılarına sahip olan maddeler “Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri”ni (ASPE) oluşturmuştur. Yapılan analizler sonucu elde edilen 30 madde için faktör analizi yapılmıştır. Dört faktörün toplam varyansın %50.3’ünü açıkladığı belirlenmiştir. Faktörler, sırasıyla Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar, Düşük Enerji Düzeyi, Uyku Problemleri, Fiziksel Semptomlar olarak adlandırılmıştır. Her bir madde üçlü bir ölçek üzerinden değerlendirilmiştir (3 “çok uygun”, 2 “uygun”, 1 “uygun değil”). Böylelikle yüksek puanlar sağlık durumuna ilişkin olumsuz algılamayı yansıtmaktadır. Ölçeğin güvenirlik katsayısı .93 olarak belirlenmiştir (Tablo 2), (Tablo 3).

Sağlık Tutumu Envanteri(STE)

Sağlık Tutumu Envanteri (STE) (Aysan) bu araştırmada kullanılmak üzere geliştirilmiş bir ölçek olup bireylerin genel olarak sağlıklarıyla ilgili içsel ve dışsal denetim odaklı tutumlarını ölçmektedir. Sağlık Tutumu Envanteri (STE) geliştirilirken ilk aşamada 37 kişilik bir öğrenci grubuna 19 maddelik deneme ölçeği  uygulanmış ve öğrencilerin deneme ölçeği  maddelerini (1)hiç, (2) biraz, (3)oldukça, (4)çok olmak üzere değerlendirmeleri istenmiştir. Yapılan madde toplam korelasyon analizi sonuçlarında, madde-toplam korelasyon katsayıları .30’dan düşük olan 6 madde çıkartılmış; böylece toplam 13 maddelik ölçek oluşturulmuştur. Ölçeğin toplam puan aralığı 13 ile 52 arasındadır. Yüksek puanlar, bireyin içsel denetimli sağlık tutumuna sahip olduğunu göstermektedir. Ölçeğin  test tekrar-test korelasyon katsayısı (r=.78); ölçeğin iç tutarlılık katsayısı ise .85 olarak belirlenmiştir.

Denetim Odağı Ölçeği (RIDKOÖ)

Bu çalışmada, Rotter’in (1967) 20 maddeden oluşan denetim odağı ölçeğinin 7 maddesinin kullanılması uygun görülmüştür. Her bir madde olumlu ve olumsuz olmak üzere iki seçeneği içermekte, yüksek puanlar dışsal denetim odağını işaret etmektedir. Bu çalışmada, ölçeğin toplam puan aralığı 0-7 arasındadır.  Ölçeğin güvenirlik katsayısı .72 olarak bulunmuştur.

Başaçıkma Stratejileri Ölçeği (BSÖ)

Amirkhan (1994) tarafından geliştirilmiş, Aysan (1994) tarafından Türkçe’ye uyarlama ve geçerlik ,güvenirlik çalışması yapılmış bir kendini değerlendirme envanteridir. Problem Çözme, Sosyal Destek Arama ve Kaçınma olmak üzere 3 alt ölçekten oluşmaktadır. Alt ölçeklerde toplam 11’er madde bulunmakta ve alt ölçek toplam puanları 11 ile 33 arasında değişebilmektedir. Ölçekte 1-hiç, 2-biraz, 3-çok olmak üzere 3’lü likert tipi bir değerlendirme vardır. Alt ölçek toplam puanlarının yüksek olması, tanımlanan niteliğin arttığına işaret etmektedir. Ölçeğin güvenirlik katsayısı .92 olarak bulunmuştur. Benzer ölçekler geçerlik çalışmalarında, Problem Çözme alt ölçeğinin, İç Kontrol ile pozitif yönde; Kaçınma alt ölçeğinin  Yaşam Doyumu ile pozitif, Depresyon düzeyi ile negatif yönde ilişkili olduğu belirlenmiştir.

Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ)

Diener, Emmans, Lorsen ve Giffin, (1985)  tarafından geliştirilen yedi dereceli bir likert ölçeği üzerinden değerlendirilen 5 maddelik öznel iyilik durumunu ölçen bir ölçektir. Yaşam Doyumu, ölçekler arasında en çok kullanılan bir değerlendirme aracı olup iç tutarlık katsayıları .80 ile .89 arasında değişmektedir. Faktör analizi sonuçları, bireyin yaşamına ilişkin doyumu bütün olarak değerlendiren tek bir faktör olduğunu belirlemektedir. Ölçek ile öznel iyilik hali ve yaşam doyumunu ölçen diğer ölçekler arasındaki korelasyonların .35 ile .82 arasında değiştiği belirtilmektedir (Pavot ve Diener, 1993). Ölçeğin Türkçe’ye uyarlama çalışması, Aysan tarafından yapılmıştır   Güvenirlik katsayısı .85 olarak bulunmuştur.

BULGULAR

Araştırmada belirlenen bağımsız değişkenler gruplara ayrılmış ve bağımlı değişkenler açısından fark olup olmadığı t-testi ve F-testi ile sınanmıştır.

Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri, (yüksek puanlar sağlık probleminin fazla olduğunu göstermektedir) cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, kızların erkeklere göre Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri puanlarına ilişkin olumsuz puanları daha yüksektir (t=2.07, p<.05). Algılanan Sağlık Problemleri Ölçeği puanlarına ilişkin sınıflar açısından bir farklılık bulunmamıştır (t=.578, p>.05). Yaşamlarının önemli bir kısmını kasabada geçiren öğrencilerin Algılanan Sağlık Problemlerine ilişkin puanları, şehirde yaşayan öğrencilerin puanlarından anlamlı düzeyde yüksektir(F(2,603)=3.23, p<.05). Öğrenciler ekonomik durumları açısından “çok iyi”, “iyi” ve “orta” olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır. Algılanan Sağlık Problemleri açısından gruplar karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “orta”olarak algılayan öğrencilerin ASPE’ye ilişkin olumsuz puanlar ekonomik durumlarını “iyi” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=13.93, p<.000). Öğrenciler annenin öğrenim durumlarına göre gruplara ayrıldığında, anneleri “okur-yazar olmayanların” ASPE’ye ilişkin olumsuz puanları, anneleri “yüksekokul-üniversite mezunu” olanlara göre daha yüksektir (F(4,599)=2.29, p<.000).Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplara ayrıldığında anlamlı bir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=1.40, p>.05). Öğrenciler ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplara ayrıldığında, ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin ASPE’ye ilişkin olumsuz puanları, aileleri “otoriter ve ilgisiz” olarak algılayan öğrencilere göre daha düşüktür (F(3,601)=6.40, p<.000).

Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar Alt Ölçeği, cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, cinsiyet açısından bu ölçeğe ilişkin puanlar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (t=1.6, p>.05). Olumsuz Duygusal Reaksiyonlara ilişkin sınıflar açısından da bir farklılık bulunmamıştır (t=1.6, p>.05). Yaşamlarının önemli bir kısmını kasabada geçiren öğrencilerin Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar alt ölçeği puanları, şehirde yaşayan öğrencilerin puanlarından anlamlı düzeyde yüksektir (F(2,603)=4.09, p<.05). Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar ekonomik duruma göre karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “orta”olarak algılayan öğrencilerin bu ölçekten aldıkları puanlar ekonomik durumlarını “iyi” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=18,26, p<.000). Öğrenciler annenin öğrenim durumlarına göre gruplara ayrıldığında, anneleri “okur-yazar olmayanların” Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar puanları anneleri “yüksekokul-üniversite mezunu” olanlara göre daha yüksektir (F(4,599)=3.35, p<.001).Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplara ayrıldığında anlamlı bir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=2.35, p>.05). Öğrenciler ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ve ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin  olarak üç gruba ayrıldıklarında,  ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar puanları, ailelerini “otoriter ve ilgisiz” olarak algılayan öğrencilere göre daha düşüktür (F(3,601)=8.81, p<.000). Ayrıca ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar puanları, ailelerini “otoriter ve ilgili” olarak algılayan öğrencilere göre daha düşüktür (F(3,601)=8.81, p<.000).

Düşük Enerji Düzeyi, cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, cinsiyet açısından Düşük Enerji Düzeyi puanları arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (t=1.6, p>.05). Düşük Enerji Düzeyi puanlarına ilişkin sınıflar açısından da bir farklılık bulunmamıştır (t=1.25, p>.05). Yaşamlarının önemli bir kısmını kasabada geçiren öğrencilerin Düşük Enerji Düzeyi puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(2,603)=1.69, p>.05). Düşük Enerji Düzeyi ekonomik duruma göre karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “orta”olarak algılayan öğrencilerin Düşük Enerji Düzeyi puanları, ekonomik durumlarını “iyi” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=3.82, p<.05). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplara ayrıldığında, Düşük Enerji Düzeyi puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(4,599)=0.64, p>.05). Öğrenciler, babanın öğrenim durumuna göre gruplara ayrıldığında, babaları “okur-yazar/ilkokul mezunu”olanların Düşük Enerji Düzeyi puanları, babaları “yüksekokul-üniversite mezunu” olanlara göre daha yüksektir (F(4,599)=3.71, p<.001).Bir başka deyişle, babaları düşük eğitim düzeylerine sahip öğrencilerin enerji düzeylerini düşük olarak rapor ettikleri belirlenmiştir. Öğrenciler, ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin olarak gruplara ayrıldığında,  ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin Düşük Enerji Düzeyi puanları, ailelerini “otoriter ve ilgisiz” olarak algılayan öğrencilere göre daha düşüktür (F(3,601)=4.29, p<.005). Ayrıca ailelerini “otoriter ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin Düşük Enerji Düzeyi puanları, ailelerini “otoriter ve ilgisiz” olarak algılayan öğrencilere göre daha düşüktür(F(3,601)=4.29, p<.005).

Uyku Problemleri Alt Ölçeği, cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, cinsiyete göre Uyku Problemlerine ilişkin  puanlar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (t=.406, p>.05). Uyku Problemlerine, ilişkin sınıflar açısından da bir farklılık bulunmamıştır (t=1.5 p>.05). Yaşamın en uzun süre geçirildiği yer ile Uyku Problemlerine ilişkin puanlar arasında anlamlı bir fark görülmemektedir          (F(2,603)=.990, p>.05). Öğrenciler, ekonomik durumları açısından çok iyi, iyi ve orta olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır. Uyku Problemleri açısından gruplar karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “orta”olarak algılayan öğrencilerin Uyku Problemlerine ilişkin  puanları, ekonomik durumlarını “iyi” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=4.67, p<.001). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplara ayrıldığında, annenin öğrenim durumuna ilişkin bir farklılık bulunmamıştır (F(4,599)=.625,p>.05). Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak ölçek puanlarına ilişkin anlamlı bir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=..687, p>.05). Öğrenciler aile tutumlarına göre gruplara ayrıldığında, yine Uyku Problemlerine ilişkin puanlarda anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(3,601)=1.19, p>.05). Bir başka deyişle, ailenin algılanan tutumu ile uyku problemleri arasında anlamlı düzeyde bir ilişki bulunmamıştır.

Fiziksel Semptomlar Alt Ölçeği cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, kızların erkeklere göre Fiziksel Semptomlar puanlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (t=4.32, p<.000). Fiziksel Semptomlar puanları sınıflar açısından incelendiğinde ise Lise II öğrencilerinin Fiziksel Semptom puanları, Lise I öğrencilerine göre daha yüksektir (t=2.11, p<.05). Yaşamlarının önemli bir kısmını kasabada geçiren öğrencilerin Fiziksel Semptomlarına ilişkin puanları, şehirde yaşayan öğrencilerin puanlarından anlamlı düzeyde yüksektir (F(2,603)=4.04, p<.05). Fiziksel Semptomlar, ekonomik düzey değişkenine göre karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “çok iyi”olarak algılayan öğrencilerin Fiziksel Semptomlar Alt Ölçeği puanları, ekonomik durumlarını “iyi” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=8.89, p<.000). Ayrıca ekonomik durumlarını “orta”olarak algılayan öğrencilerin Fiziksel Semptomlar puanları, ekonomik durumlarını “iyi” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir. Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplara ayrıldığında, anneleri okur -yazar olmayan öğrencilerin fiziksel semptom puanları anneleri lise mezunu olan öğrencilere göre daha yüksektir (F(4,599)=2.90, p<.05). Öğrenciler, babanın öğrenim durumuna göre gruplara ayrıldığında, fiziksel semptom puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(4,599)=1.15, p>.05). Öğrenciler ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ve ilgisiz”, “otoriter ama ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin  gruplara ayrıldığında, aile tutumlarına göre anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (F(3,601)=41.65, p>.05).

Sağlık Tutumu Ölçeği (yüksek puanlar içsel denetim odaklı sağlık tutumunu gösterir), cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, erkeklerin kızlara göre Sağlık tutumuna ilişkin puanları daha yüksektir (t=2.25, p<.05). Sağlık tutumuna ilişkin puanlar açısından sınıflara göre bir farklılık bulunmamıştır (t=.252, p>.05). Sağlık Tutumuna ilişkin, puanlar yaşamın en uzun süre geçirildiği yer açısından değerlendirildiğinde, gruplar arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (F(2,603)=.566, p>.05). Öğrenciler, ekonomik durumları açısından çok iyi, iyi ve orta olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır. Sağlık Tutumu açısından gruplar karşılaştırıldığında, ekonomik durum değişkenine göre anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (F(2,600)=1.68, p>.05). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, Sağlık Tutumu Ölçeği puanları gruplara göre anlamlı olarak farklılaşmaktadır ( F(4,599)=.997, p>05).Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplandırıldığında, gruplar arasında  anlamlı bir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=.817, p>.05). Öğrenciler, ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplandırıldığında, aile tutumuna göre de gruplar arasında  anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(3,601)=1.47, p>.05).

Denetim Odağı (yüksek puanlar dışsal denetimi gösterir), cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, erkeklerin kızlara göre dışsal denetimine ilişkin puanları daha düşüktür (t=2.75, p<.01). Denetim Odağına ilişkin olarak sınıflar açısından da bir farklılık bulunmamıştır (t=1.59, p>.05). Öğrenciler, yaşamlarını en uzun süre geçirdikleri yere göre gruplandırıldığında, Denetim Odağına ilişkin puanlar yaşamın en uzun süre geçirildiği yere göre farklılaşmamaktadır (F(2,603)=.595, p>.05). Öğrenciler, ekonomik durumlarına göre gruplandırıldığında, ekonomik durumlarını “iyi”olarak algılayan öğrencilerin İçsel Denetim puanları, ekonomik durumlarını “orta” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=2.82, p<.05). ÖğreѮciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(4,599)=.653, p>.05).Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplandırıldığında, denetim odağı düzeyine ilişkin anlamlı bir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=.319, p>.05). Öğrenciler, ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplandırıldığında, ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin Dışsal   Denetim Odağı puanları, ailelerini “otoriter ve ilgisiz” olarak algılayan öğrencilere göre daha düşüktür (F(3,601)=8.69, p<.00).

Problem Çözme Stratejisi, cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, cinsiyete göre Problem Çözme Stratejisine ilişkin puanlar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (t=.752, p>.05). Problem Çözme düzeyi, sınıf  açısından da farklılaşmamaktadır (t=.939, p>.05). Öğrenciler, yaşamlarını en uzun süre geçirdikleri yere göre gruplandırıldığında Problem Çözme Stratejisi puanlarına ilişkin farklılık bulunmamıştır (F(2,603)=.1.39, p>.05). Öğrenciler, ekonomik durumları açısından çok iyi, iyi ve orta olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır. Problem Çözme Stratejisi’ne ilişkin olarak ekonomik düzeyin gruplar arasında farklılık oluşturmadığı belirlenmiştir (F(2,600)=1.15, p>.05). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, Problem Çözme Stratejisi açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır ( F(4,599)=.1.06, p>05). Aynı şekilde, babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplandığında problem çözme stratejisi açısından anlamlı Ѣir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=1.83, p>.05). Öğrenciler, ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplandırıldığında aile tutumuna göre de anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(3,601)=6.18, p>.05).

Sosyal Destek Arama Stratejisi, cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, kızların erkeklere göre Sosyal Destek Arama Stratejisine ilişkin puanları daha yüksektir (t=.276, p<.05). Sosyal Destek Arama Stratejisine ilişkin olarak sınıflar açısından bir farklılık bulunmamıştır. (t=.140, p>.05). Öğrenciler, yaşamlarını en uzun süre geçirdikleri yere göre gruplandırıldığında, Sosyal Destek Arama Stratejisine ilişkin olarak yaşamın en uzun süre geçirildiği yer açısından anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (F(2,603)=.456, p>.05). Öğrenciler ekonomik durumları açısından çok iyi, iyi ve orta olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır. Sosyal Destek Arama Stratejisi açısından gruplar karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “iyi”olarak algılayan öğrencilerin Sosyal Destek Arama Stratejisi, puanları ekonomik durumlarını “orta” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=3.48, p<.05). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, Sosyal Destek Arama puanları açısından annenin öğrenim durumuna göre da anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(4,599)=1.310,p>05). Öğrenciler, babanın öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, babaları “okur-yazar/ilkokul mezunu”olanların Sosyal Destek Arama Stratejisi puanları, babaları “yüksekokul-üniversite mezunu” olanlara göre daha düşüktür (F(3,600)=2.51, p<.05). Öğrenciler, ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplandırıldığında, aile tutumuna göre de Sosyal Destek Arama Stratejisine ilişkin anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(3,601)=.616, p>.05).

Kaçınma Stratejisi, cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, cinsiyete göre Kaçınma Stratejisine ilişkin puanlar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (t=.541, p>.05) Kaçınma Stratejisine ilişkin olarak sınıflar açısından bir farklılık bulunmamıştır. (t=.1.48, p>.05). Öğrenciler yaşamlarını en uzun süre geçirdikleri yere göre gruplandırıldığında, Kaçınma Stratejisine  ilişkin olarak yaşamın en uzun süre geçirildiği yer açısından anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (F(2,603)=.222, p>.05).  Kaçınma Stratejisi açısından gruplar, ekonomik durumlarına göre karşılaştırıldığında, gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (F(2,600)=2.52, p>.05). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, annenin öğrenim durumuna göre Kaçınma Stratejisinin kullanımı farklılaşmamaktadır ( F(4,599)=1.09,p>05).Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplandırıldığında, Kaçınma Stratejisine ilişkin anlamlı bir fark bulunmamaktadır (F(3,600)=.945, p>.05). Öğrenciler ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplandırıldığında, aile tutumuna göre Kaçınma Stratejisine ilişkin anlamlı bir fark bulunmamıştır (F(3,601)=1.902, p>.05).

Yaşam Doyumu , cinsiyet, sınıf, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, ekonomik durum, annenin öğrenim durumu, babanın öğrenim durumu ve ailenin tutumuna ilişkin bağımsız değişkenler açısından değerlendirildiğinde, cinsiyete göre Yaşam Doyumuna ilişkin puanlar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (t=.022, p>.05). Yaşam Doyumuna ilişkin olarak sınıf düzeyi açısından bir farklılık bulunmamıştır. (t=.1.48, p>.05). Yaşamlarının önemli bir kısmını şehirde geçiren öğrencilerin Yaşam Doyumuna ilişkin puanları, kasabada yaşayan öğrencilerin puanlarından anlamlı düzeyde yüksektir (F(2,603)=3.31, p<.05). Yaşam Doyumu ekonomik duruma göre karşılaştırıldığında, ekonomik durumlarını “iyi”olarak algılayan öğrencilerin Yaşam Doyumu puanları ekonomik durumlarını “orta” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(2,600)=37.24, p<.000). Öğrenciler, annenin öğrenim durumuna göre gruplandırıldığında, anneleri okur yazar olmayan öğrencilerin Yaşam Doyumu puanları, anneleri lise mezunu olan öğrencilere göre daha düşüktür (F(4,599)=2.52,p<05).Babanın öğrenim durumuna ilişkin olarak öğrenciler gruplandırıldığında, Yaşam Doyumuna ilişkin anlamlı bir fark bulunmamaktadır       (F(3,600)=.1.17, p>.05). Öğrenciler ailelerini “demokratik ve ilgili”,”demokratik ama ilgisiz”, “otoriter ve ilgili”, “otoriter ve ilgisiz” olarak algılamalarına ilişkin gruplandırıldığında, ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin Yaşam Doyumu Puanları, ailelerini “otoriter ve ilgisiz” olarak algılayan öğrencilere göre daha yüksektir (F(3,601)=6.84, p<.00).

Çalışmada değişkenlerin çoğunun birbiri ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir     (Tablo 5).

Yaşam Doyumu Ölçeğinin araştırmada belirlenen tüm değişkenlerle ilişkili olduğu, Kaçınma Alt Ölçeğinin ise Sağlık Tutumu Envanteri (STE) dışında tüm değişkenler ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Değişkenleri tek tek ele aldığımızda, Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri, Olumsuz Duygusal Reaksiyonları (r =.66), Düşük Enerji Düzeyi (r = .78), Uyku Problemleri (r=.66), Fiziksel Semptomlar (r=.80), Denetim Odağı (r=.25) ve Kaçınma ile pozitif yönde ve anlamlı düzeyde ilişkili bulunmuştur. Algılanan Sağlık Problemleri Envanteri, Sağlık Tutumu ile (r=.16), Yaşam Doyumu ile (r=.60) negatif yönde ve anlamlı düzeyde ilişkilidir. Daha açık bir anlatımla, Algılanan Sağlık Problemleri Envanterindeki olumsuzlukla Dışsal Denetim ve Kaçınma arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Öte yandan Algılanan Sağlık Problemleri ile Yaşam Doyumu ve İç Denetime ilişkin Sağlık Tutumu ile negatif yönde anlamlı bir ilişki vardır.

Olumsuz Duygusal Reaksiyonların diğer ölçekle ilişkisine bakıldığında, Düşük Enerji Düzeyi   (r=.60), Uyku Problemleri (r=.38), Fiziksel Semptomlar (r=.50), Dışsal Denetim (r=.26) ve Kaçınma (r=.28) arasında olumlu yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bir başka deyişle, Olumsuz Duygusal Reaksiyon puanları arttıkça Düşük Enerji Düzeyi, Uyku Problemleri, Fiziksel Semptomlar, Dışsal Denetim ve Kaçınmaya ilişkin puanlar da artmaktadır. Olumsuz Duygusal Reaksiyonlar, İçsel Denetime ilişkin Sağlık Tutumu (r=-.16) ve Yaşam Doyumu (r=.-16) arasında negatif yönde ve anlamlı bir ilişki vardır. Olumsuz  Duygusal Reaksiyonlara ilişkin puanlar düştükçe İçsel Denetime ilişkin Sağlık Tutumu ve Yaşam Doyumuna ilişkin puanlar artmaktadır.

Düşük Enerji Düzeyinin diğer değişkenlerle ilişkisi incelendiğinde, Uyku Problemleri ile (r=.44), Fiziksel Semptomlar (r=.55), Dışsal Denetim Odağı  (r=.17) ve Kaçınma ile (r=.19) anlamlı düzeyde ilişki olduğu belirlenmiştir. Daha açık bir anlatımla öğrencilerin enerjilerinin düşük olmasına ilişkin puanlar arttıkça Uyku Problemlari, Fiziksel Semptomlar, Dışsal Denetim ve Kaçınma Puanlarında da artış görülmektedir. Öte yandan Düşük Enerji Düzeyi İçsel Denetime İlişkin Sağlık Tutumu (r=.-15), Problem Çözme (r=.08), Sosyal Destek Arama  (r=-.04) ve Yaşam Doyumu (r=-.44) ile negatif yönde ilişkilidir. Bir başka deyişle, öğrencilerin Düşük Enerji Düzeyine ilişkin puanlar arttıkça İçsel Denetime İlişkin Sağlık Tutumu Puanları, Problem Çözme, Sosyal Destek Arama ve Yaşam Doyumuna ilişkin puanlarda da artış görülmektedir.

Fiziksel Semptomların algılanması ile Kaçınma (r=.18) düzeyi arasında anlamlı düzeyde bir ilişki bulunmuştur. Fiziksel semptomların algılanması ile negatif yönde anlamlı bulunan değişkenler ise İçsel Denetime İlişkin Sağlıklı Tutumu (r=-.08) ve yaşam doyumudur (r=-.38). Bir başka deyişle, Fiziksel Semptomlar arttıkça Kaçınma düzeyinde artış, iç denetime ilişkin Sağlık Tutumlarında ve Yaşam Doyumuna ilişkin puanlarda düşüş görülmektedir.

İçsel Denetimli Sağlık Tutumu ile Problem Çözme (r=.16), Sosyal Destek Arama (r=.12) ve Yaşam Doyumu (r=.26) ile anlamlı yönde bir ilişki bulunmuştur. Öte yandan Dışsal Denetim Odağı (r=-.14) ile  negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bir başka deyişle İçsel Denetimli Sağlık Tutumu puanları arttıkça, Problem Çözme, Sosyal Destek Arama ve  Yaşam Doyumuna ilişkin puanlarda  artış görülmektedir.

Öğrencilerin Dışsal Denetim odaklı olmaları ile Kaçınma davranışı (r=.11) arasında anlamlı düzeyde; Yaşam Doyumu ile ise (r=-.26) negatif yönde ilişki bulunmuştur. Bir başka deyişle, Dışsal Denetime ilişkin puanlar arttıkça, kaçınma puanlarında artış, Yaşam Doyumuna ilişkin puanlarda ise düşüş görülmektedir.

Problem Çözme ile Sosyal Destek Arama (r=.64) ve Yaşam Doyumu (r=.13) arasında anlamlı düzeyde bir ilişki bulunmuştur. Bir başka deyişle, Problem Çözmeye ilişkin puanlar arttıkça Sosyal Destek Arama ve Yaşam Doyumu puanlarında da artış görülmektedir. Sosyal Destek arama ile Yaşam Doyumu arasında da (r=.14)anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Diğer bir deyişle Problem Çözmeye ilişkin puanlar arttıkça Sosyal Destek Arama ve Yaşam Doyumu puanlarında da artış görülmektedir.

Elde edilen bulgularda, Kaçınma, Yaşam Doyumu ile negatif yönde ve anlamlı düzeyde ilişkili bulunmuştur (r=-.15; p<.01). Daha açık bir deyişle, Kaçınma puanları arttıkça yaşam doyumu puanlarında  düşüş olmaktadır.

Sağlık Tutumu , Başaçıkma Stratejileri, Yaşam Doyumu ve Denetim Odağının öğrencilerin sağlık problemlerini yordamadaki katkılarını incelemek üzere aşamalı regresyon analizi yapılmıştır. Kız ve erkek öğrencilerden oluşan bir grup  lise öğrencisinin rapor ettikleri sağlık problemlerini  yordamada ele alınan değişkenlerin katkıları gruplarda incelenmiştir. Öğrencilerin tümüne ilişkin olarak  yapılan aşamalı regresyon analizi bulguları Tablo 6’ da özetlenmiştir.

Tablo 6’da incelenebileceği gibi lise öğrencilerinin Algıladıkları Sağlık Problemlerinin  yordanmasında ilk aşamada Yaşam Doyumu değişkenine ait korelasyon kat sayısı . 58 olarak bulunmuştur. İkinci aşamadaki kaçınma değişkeninin de yordayıcı değişken olarak ele alınmasıyla bileşik korelasyon katsayısı  .61’e, üçüncü aşamadaki denetim odağı değişkeninin yordayıcı değişken olarak ele alınmasıyla ise bu değer  .62’ ye yükselmiştir. Yaşam duyumu puanı toplam varyansın %34’ünü açıklayabilmektedir [ F(1,604) = 312.60 , p< .001] . İkinci aşamada yordamaya katılan Kaçınma Stratejisi  değişkeni  ile birlikte,   açıklanan toplam varyans oranı  %37’ye yükselmektedir [ F(2,603) = 180.25 , p< .001] . Üçüncü aşamada, yordamaya Denetim Odağı değişkeninin de katılmasıyla açıklanan toplam varyans oranı %38’e ulaşmaktadır. Üç değişkenin birlikte toplam varyansa katkısı anlamlı düzeydedir [ F(3,602) = 125.022 , p< .001].

Elde edilen bulgularda, öğrencilerin sağlık problemlerini algılamalarının düşük düzeyde yaşam doyumuna sahip olmaları; bir başaçıkma stratejisi olarak kaçınma davranışına yönelmeleri ve dışsal denetim odaklı olmalarıyla açıklanabileceği görülmektedir.

Kız ve erkek öğrenciler ayrı ayrı gruplanarak yapılan aşamalı regresyon analizinde, kız öğrencilerin algıladıkları sağlık problemlerini yordamada katkısı olan değişkenlere ilişkin değerler, tablo-5’te sunulmuştur.

Tablo 7’de görüleceği gibi kız öğrencilerin Algıladıkları Sağlık Problemlerinin yordanmasında ilk aşamadaki Yaşam Doyumuna ilişkin korelasyon katsayısı .56’dır. Buna ikinci aşamada Kaçınma Stratejisinin de yordayıcı değişken olarak eklenmesiyle ortaya çıkan bileşik korelasyon katsayısı .59’dur. Üçüncü aşamada denetim odağı değişkeninin de yordayıcı değişken olarak ele  alınmasıyla birlikte korelasyon katsayısı .60’a çıkmaktadır. Yaşam doyumu puanı toplam varyansın %31’ini açıklayabilmektedir [ F(1,345) = 154.73 , p< .001].  İkinci aşamada yordamaya katılan Kaçınma Stratejisi değişkeni ile birlikte açıklanan toplam varyans analizi %35’e yükselmektedir [ F(2,344) = 91.73 , p< .001]. Üçüncü aşamada yordamaya denetim odağı değişkeninin de katılmasıyla açıklanan toplam varyans oranı %36’ya ulaşmaktadır. Üç değişkenin birlikte toplam varyansa katkısı, anlamlı düzeydedir [ F(3,343) = 94.97 , p< .001].

Erkek öğrencilerin Algıladıkları Sağlık Problemlerini yordamadaki değişkenlere ilişkin aşamalı regresyon  analizi  sonuçlarına göre (Tablo 8) ilk aşamada yaşam doyumu değişkenine ait korelasyon katsayısı  .63 olarak bulunmuştur. İkinci aşamada kaçınma değişkeninin de yordayıcı değişken olarak ele alınmasıyla bileşik korelasyon katsayısı .65’e yükselmiştir. Yaşam doyumu puanı, toplam varyansın %40’ını açıklayabilmektedir [ F(,258) = 172.04 , p< .001]. İkinci ve son aşamada yordamaya katılan kaçınma stratejisi değişkeni ile birlikte açıklanan toplam varyans oranı %42’ye yükselmiştir [ F(2,257) = 94.86 , p< .001] .

Elde edilen bulgularda, kız öğrencilerle erkek öğrencilerin Algıladıkları Sağlık Problemlerini yordamada Yaşam Doyumu ve Kaçınma Stratejilerinin anlamlı düzeyde katkıları olduğu belirlenmiştir. Algılanan Sağlık Problemleri ile ilgili olarak denetim odağı değişkeninin yordamada katkısı, sadece kız öğrencilerin grubunda görülmektedir.

TARTIŞMA

Çalışmada cinsiyet, sınıf düzeyi, yaşamın en uzun süre geçirildiği yer, sosyo-ekonomik düzey, annenin ve babanın öğrenim düzeyi ve ailenin tutumu ile ilgili olarak belirlenen sosyo- demografik değişkenlerle, algılanan sağlık problemleri, sağlık tutumu, denetim odağı ve yaşam doyumu düzeyi arasındaki ilişkiler incelenmiştir.

Bir grup lise öğrencisinden oluşan örneklem grubu ile sınırlı olarak değerlendirilebilecek bulgular elde edilmiştir. Buna göre, kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre fiziksel semptomlarının daha çok olduğu; buna karşın daha fazla sosyal destek aradıkları belirlenmiştir. Erkek öğrenciler ise kızlara göre hem genel olarak hem de sağlık tutumlarına ilişkin daha fazla içsel denetim odaklıdır.

Lise 1. ve lise 2. sınıflarına devam eden öğrenciler gruplandığında, lise 2 öğrencilerinin fiziksel semptomları, lise 1 öğrencilerine göre daha çok sıklıkla rapor ettikleri belirlenmiştir. Sınıf değişkeni, diğer ölçümlere ilişkin farklılık göstermemiştir. Yaşamın en uzun süre geçirildiği yere göre öğrenciler gruplandırıldığında, yaşamlarını en uzun süre kasabada geçiren öğrencilerin şehirli öğrencilere göre daha fazla olumsuz duygusal reaksiyonlar ve fiziksel semptomları rapor ettikleri, yaşam doyumlarının da daha düşük düzeyde olduğu belirlenmiştir. Elde edilen bulgularda, sosyo-demografik değişkenler içerisinde en çok sosyo-ekonomik düzey değişkeninin öğrencilerin öznel değerlendirmeleriyle anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Buna göre, sosyo-ekonomik düzey açısından kendilerinin “orta” düzeyde olduğunu rapor eden öğrencilerin genelde algıladıkları sağlık problemleri, özelde ise olumsuz duygusal reaksiyonları, düşük enerji düzeyleri, uyku problemleri ve fiziksel semptomları “iyi” derecede sosyo-ekonomik düzeyde olanlara göre daha fazladır. Bu bağlamda, beklendiği üzere, sosyo-ekonomik düzeyleri “iyi” olanların içsel denetim odaklı sağlık tutumları, içsel denetim odakları ve yaşam doyumları,     sosyo-ekonomik düzeyleri orta olanlara göre daha yüksek olup problemleri olduğunda daha fazla sosyal destek arama  davranışı göstermektedir.

Anne ve babanın öğrenim durumu değişkeninin öğrencilerin sağlık problemleri, sağlık tutumu, denetim odağı ve yaşam doyumu ile ilişkisine bakıldığında, anneleri okur yazar olmayan öğrencilerin olumsuz duygusal reaksiyonları, fiziksel semptomları ve genel olarak sağlık problemleri lise veya yüksek okul mezunu olan annelerin çocuklarına göre daha fazladır. Bu grubun yaşam doyumu ise daha düşüktür.

Babanın öğrenim durumunun ilkokul mezunu düzeyinde olmasının ise daha az sayıdaki değişkenle ilişkili olduğu belirlenmiştir. Buna göre , yüksekokul mezunu olan babanın çocuklarında sosyal destek arama davranışı sıklığı, ilkokul mezunu olan babaların çocuklarında ise enerji düzeyine ilişkin problemler olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgularda, ailenin “demokratik ve ilgili” olarak algılanması ile “otoriter ve ilgisiz” olarak algılanmasının değişkenlere ilişkin değerlerde farklılık oluşturduğu belirlenmiştir. Diğer bir deyişle, genel olarak sağlık problemlerinin algılanması, olumsuz duygusal reaksiyonların sıklığı ve enerji düzeyi ile ilişkili problemler daha çok “otoriter ve ilgisiz” babaları olduğunu rapor eden öğrencilerde görülmektedir. Ailelerini “demokratik ve ilgili” olarak algılayan öğrencilerin içsel denetim düzeyleri ile yaşam doyumları yüksek bulunmuştur.

Bu çalışmadan elde edilen bulgular, öğrencilerin algıladıkları sağlık problemlerinin sağlıklarına ilişkin tutumları, kullandıkları başaçıkma stratejileri, yaşam doyumları ve içsel ve dışsal denetim odaklı olmalarıyla ilişkili olduğu şeklindeki beklentiyi doğrular niteliktedir. Öğrencilerin tümüne ilişkin olarak yapılan analizlerde yaşam doyumu, kaçınma ve denetim odağı değişkenlerinin sağlık problemlerini yordamada anlamlı düzeyde katkılarının olduğu belirlenmiştir.  Kız ve erkek öğrenciler ayrı ayrı ele alınarak yapılan analizlerde ise sağlık problemlerini yordamada, denetim odağı değişkeninin sadece kız öğrenci grubunda yordayıcı özelliği olduğu belirlenmiştir.

Elde edilen bulgularda, öğrencilerin dışsal denetimli sağlık tutumuna sahip olmasının sağlık problemlerinin yüksek düzeyde olması ile ilişkili   bulunmasına rağmen sağlık tutumuna ilişkin denetim odağının algılanan sağlık problemlerini yordamada katkısının olmadığı belirlenmiştir. Elde edilen bu bulgu,  çalışmanın ilgili beklentisini doğrulamamaktadır. Buna karşın içsel odaklı sağlık tutumunun problem çözme ve sosyal destek  arama ile pozitif yönde ilişkili olduğu saptanmıştır. Bir başka deyişle, sorunlarını çözerken problem odaklı başaçıkma stratejilerini kullananlarla sorunlarıyla başaçıkarken diğerlerinden araçsal veya duygusal anlamda destek alan öğrencilerin içsel denetim odaklı sağlık tutumlarına sahip oldukları görülmektedir. Bu bulgu  ilgili araştırma literatüründe destek bulmaktadır. Literatürde yer alan birçok  araştırma bulgusu sosyal desteğe sahip olmak ile bireylerin sağlık statüleri arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermektedir (Lynch 1977, Berkman ve Symne 1979, Oakley 1992, Arnetz ve ark 1987 ).

Aynı şekilde içsel denetim odaklı sağlık tutumuna sahip olan öğrencilerin yaşam doyumları da yüksek düzeyde bulunmuştur. İçsel denetim odaklı sağlık tutumunun öğrencilerin genel olarak içsel denetimli olmalarıyla da anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Sözü edilen bulgular bu çalışmada kullanılmak üzere geliştirilmiş olan sağlık tutumu envanterinin  yapı geçerliliğini doğrulayıcı niteliktedir.

Çalışmada lise öğrencilerinin yaşam kalitesinin kontrol edilebilir ve edilemez değişkenlerle ilişkili olduğu görülmektedir. Sosyo-ekonomik düzey en uzun süre yaşanan yere ilişkin dinamik, anne baba eğitim düzeyi ve  aile tutumlarının makro sistemlerle ilişkili  olduğu düşünülecek olursa, daha çok içsel denetim odağı ve etkin başaçıkma stratejilerinin kullanımı ile ilgili yapılandırılmış öğrenme ortamlarına gereksinim olacağı; öğrencilerin yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için okullardaki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin problem çözmeye yönelik işlevlerinin etkin hale getirilmesi gerekmektedir.

KAYNAKÇA

Aspinwall, L.G. , ve Taylor, S.E. (1992). Modeling cognitive adaptation: a longitudinal investigation

of the impact of individual differences and coping on college adjustment and performance.

Yournal of Personality and Social Psychology, 63 (6), 989-1003.

Arnetz, B.B. , Wasserman, J. Ve Petrini, B. Ve ark. (1987). Immune function in unemployed women.

Psychosomatic Medicine, 49, 3-12.

Aydın, G., (1993). Olumlu   kişilik   özelliklerinin  sağlık  sorunlarının  sıklığını  yordamadaki   rolü.

3P Dergisi, 1 (4), 313-323.

Berkman, L.F. ve Syme, S.L. (1979). Social networks, lost resistance ve mortality: A nine year tollow

Up study of Alameda Country residents. American Journal of Epidemiology, 109, 186-204.

Bolger, N. (1990). Coping as a personality  process: A prospective study. Journal of   Personality and

Social Psychology, 59, 525-537.

Bonner, R.L. , ve Rich, A.R. (1988).   Negative   life   stress,   social  problem-solving  appraisal, and

hopelessness:  Implications   for   suicide   research.  Cognitive   Therapy   and   Research,

12, 549-556.

Compas, B.E. , Howell, D.C. , Phares, V., Williams, R. A. , ve guinta, C. T. (1989). Risk  factors  for

emotional / behavioral problems in young adolescents: A prospective analysis of adolescent

and   parental   stress   and   symptoms.  Journal of    Consulting  and  Clinical  Psychology,

57, 732-740. 

Haines, M.E.,  Norris, M.P., Kashy,  D. A. (1996). The  effects   of   depressed   moud   on   academic

Performance in college students. Journal of College Student Development, 37 (5), 519-525.

Koplick, E. K., ve Devito , A. J. (1986) . Problems of freshmen: comparison of classes of 1976 and

  1. Journal of College Student Personell, 27, 124-131.

Lynch, J.J. (1977). The Broken Heart: The  Medical  Consequences of Loneliness.  New York: Basic

Books.

Mayes, A.N., ve Mc Conatha, J.(1982).  Surveying  students  needs: A means  of  evaluating student

Services. Journal of College Student Personell, 23, 473-476.

Mickey, T.T ,   Barnes,  M. D. , ve   Egget, D. L. (2000).   Health-related   variables   and   academic

performance among first-year college students: Implications for sleep and other behaviors.

Journal of American College Health, 49 (3), 125-131.

Nezu, A.M., ve Ronan, G.F. (1985). Life stress,  current  problems,  problem sdving, and depressive

symptoms:  An   integrative   model.   Journal  of  Consulting   and  Clinical   Psychology,

53, 693-692.

Oakley, A. (1992). Social Support ve Motherhood. Oxford: Basil Black well.

Printz, B. L., Shermis, M. D., ve  Webb, P. M. (1999).  Stress-buffering  factors related to adolescent

Coping:  A path analysis. Adolescence, 34 (16), 715-734.

Reeh, H.E. ve Hiebert, B. (1998). Adolescent   health: The   relationship   between   health   locus of

control, beliffs and behavior. Quidance and Counseling, 13 (3), 23-29.

Shumaker, S. A., ve Hill, D.R. (1991). Gender   differences   in   social   support   and physical health.

Health Psychology, 10, 102-111.

Siddique, C.M., ve D’arcy, C. (1984). Adolescence, stres  and  psychological  well-being.  Journal of

Youth and Adolescence

Walker, L.  S.,   ve   Greene,  J.W. (1987).    Negative   life  events,    psychosocial   resources,   and

psychophysiological   symptoms  in  adolescents.  Journal  of  Clinical  Child   Psychology,

16, 29-36

Walter, J. E. (1991). The   effects  of a   stress   management   program   on   anxiety   and   academic

Performance with adult males in post-secondary vacational training. Dissertation Abstracts

International, 52 (5-A), 1646.

Wills, T. A. Vaccaro, D., ve Benson, G. (1995). Coping  and  competence  in  adolescent  alcohol and

Drup  use. In J.L. Wallander, L.J. Siepel  ve ark. (Editörler),  Adolescent  health  problems:

Behavioral   perspectives,   advances   in   pediatric   psychology   (S. 160-178). New York:

Quilford Press.

***Makalelerin tablolu bütün haline iletişim bilgilerimden ulaşabilirsiniz.